Karadeniz kıyılarında kentsel alan yaratmak ve karayolu geçirmek amacıyla yapılan deniz dolguları, dalgakıran, balıkçı barınağı, liman gibi kıyı yapıları, şehir ve sanayi atıklarının denizlere boşaltılmasına neden olarak deniz ekosistemini bozmakta ve bu durum balıkçılık turizmini olumsuz etkilemektedir. Deniz ekosistemindeki bozulma, balıkların yaşam alanlarını daraltarak ve su kalitesini kötüleştirerek balıkçılık kaynaklarını azaltmaktadır. Dolayısıyla balıkçılık turizmi bu olumsuz etkilerden doğrudan zarar görmektedir. Oysa balıkçılık turizmi, geleneksel balıkçılığa değer katarak aşırı avlanmanın azalmasını ve deniz kaynaklarının korunmasını sağlamaktadır.
Giresun Üniversitesi Turizm Fakültesi’nden Doç. Dr. Mehmet Şimşek’e ait “Doğu Karadeniz’de Balıkçılık Turizmi Olanakları Üzerine Bir Değerlendirme” adlı çalışmada Doğu Karadeniz’in sahip olduğu balıkçılık potansiyeli, balıkçılık turizmi kapsamında çeşitli önerilerle ortaya konmaktadır. Araştırmaya göre Doğu Karadeniz kıyılarında tarım toprakları ile sanayi kuruluşlarının yetersizliği ve balığın zengin proteinli bir besin maddesi olması, balıkçılığın ekonomik ve sosyal açıdan vazgeçilmez bir hale gelmesine neden olmaktadır.
Geleneksel balıkçılık, turizm potansiyelini artırıyor
Geleneksel balıkçılık süreci; ziyaretçilere deniz yolculuğu, ağların hazırlanması, balıkların tutulması ve geleneksel yemeklerin servis edilmesi gibi birçok deneyim sunmaktadır. Ahşap teknelerin yapımı, bakımı ve ağların tamiri gibi süreçler turistler için ilgi çekici olmaktadır. Ancak balıkçılık turizminin sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi için yasal altyapının oluşturulması ve küçük tekne sahiplerinin balıkçılık ile turizm faaliyetleri yapabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Çalışmada bu düzenlemeler aracılığıyla teknelerin teknik ve güvenlik standartları, katılımcı kapasiteleri, tekne sahibinin yetki ve sorumlulukları kapsamlı, denetim mekanizmalarının belirlenmesi önerilmektedir.
Araştırmada balıkçılık turizmi bilincinin artırılması için yerel üniversiteler ve halk eğitim merkezleri ile sürdürülebilir eğitim programları hazırlanılarak ve yerel yönetimlerle iş birliği yapılarak eğitimlerin düzenlenmesi gerektiği tavsiye edilmektedir. Ayrıca araştırmada üniversitelerin edebiyat ve iletişim bölümleri tarafından bölgenin kültürel ögelerinin derlenip yayına sunulması ve belgesel çekimleri ile tanıtıma katkı sağlanması, medya kuruluşları ve seyahat acentelerinin de tanıtım faaliyetlerine destek vermesi tavsiye edilmektedir. (Bilimin Kamusal İletişimi (bil-ki) TÜBİTAK 1001, proje no:123K063)