Türkiye'nin kültürel mirası Şebinkarahisar kalesine ve büyüleyici tarihine ne kadar sahip çıkabiliyoruz?
Tarih meraklıları için gizli bir mücevheri olan kalıntıları ve mimarisiyle Şebinkarahisar kalesi'ne nasıl önem verildiği tüm hatlarıyla ortada duruyor.
Şebinkarahisar’ın keşfedilmiş ve keşfedilecek tarihi geçmişi hakkında bilgi dağarcığımızı dolduracak pek çok tarihi ve doğal güzelliklerini göz ardı etiğimiz gibi, her gün baktığımız ama günler aylar hatta yıllar geçtikçe, sıcağa ve soğuğa direnerek ayakta durmaya çalışan tarihi kalemizin dış kale duvarları sessiz sessiz elimizden kayıp gidiyor.
Kesin yapılış tarihi bilinmeyen, ilk kuruluşunun Roma öncesine kadar gittiği, surların büyük bölümünün Mengücekler zamanında yeniden yapıldığı yönünde bilgiler bulunmaktadır. Tarihçiler tarafından Fahrettin Behramşah’ın 1184 yılında kaleye önemli eklemeler yaptırdığı belirtilir. Kalenin günümüzdeki girişi ve surları Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait olduğu, Osmanlı döneminde birkaç defa onarılan kalenin 1915 Ermeni ayaklanmasında büyük zarar gördüğü anlatılır.
Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde ise, kale içinde yetmiş kadar ev, çok sayıda sarnıç ve buğday ambarları ile küçük Fatih Camisi'nden bahsettiği gibi bir kaleyi bugün hayal bile etmek insanı heyecanlandırıyor.
Tadilatının Evliya Çelebinin bahsettiği gibi yapıldığını düşündüğümüzde Şebinkarahisar’a bacasız sanayiyi kurmuş olursunuz. Maalesef, örneğine rastlanamayacak konumu ve mimarisiyle gözümüzün önünde eriyen kalemizin, Kültür ve Turizm Bakanlığından, il ve ilçe yetkililerinden, Şebinkarahisar’a yeni bir kale yapılmasını istemiyor sadece surlarının onarılmasını bekliyouz. Gözümüzün önünde eriyen tarihin yok olmasını istemiyoruz.
Şebinkarahisar’ın kalesini tarihi eserlerini gelecek nesillere ulaştırmak zor değil. Bunu samimi olarak istemek ve ısrarcı olmak gerekir diye düşünüyorum. Ne dersiniz?
